21 Eylül 2014 Pazar

Ruknettin’in kalbi için kehanetler

Ruknettin’in aynalarda ağladığı kadar var. 

bir mevsimin kıyısından tutarsan Ruknettin 
kurak ovalara yağmur yağar,
ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
kalbin şiir olup vadileri sular. 

senin de vadilerin vardır Ruknettin! 
kehanetler kurarsın, yağmalarsın kendini 
kurtarıp o yangında ilk önce kalbini 
niyedir, aynalarda azalır sesin. 

doktorum 
ben bu kalbimi sarınır örtünürüm 
kış gecelerinde onu yakar ısınırım 
üşürsem helak olacağımdan korkarım. 

doktorum 
gayya kuyusuna inmek istemem 
bana bir ip uzat, yağmurlar istemem 
aynaları kırarım, suretimi istemem 
mevsimler dönedursun, bu dünyayı istemem.

ben hep aynalardan geçerim doktor, 
aynalar benden geçer.
Araf’tan bir sepet sarkıtırım aşağı 
doluşur içine narin böcekler 
yaşamayı yeni öğrenmiş kelebekler 
üşüşür ben kalbimi sarkıtınca aşağı 
ben hep aynalardan geçerim doktor. 

günahları için ağlayan kim varsa 
kanatları ile okşar onu melekler.

hep böyle midir 
kalbin hep böyle yavaş mıdır ruknettin?
aynalar sana bir savaş mıdır ruknettin?
yârin dudaklarından trenler geçer de 
kalbinin istasyonunda durmaz mı 
sen hiç satrançta yenilmez misin 
atına binip hep gidermisin ruknettin 
bilmez misin atından ayrı düşen bir vezir 
zehir gibi çoğaltır kanında yalnızlığı 
ve nihayet şahlar da aynalardan geçer 
bir sen mi kalırsın bu rüyada ruknettin 
herhalde hep böyledir 
Bu dünya sevenlere bir tuzaktır Ruknettin!

Buraya kalbinizi kuşatmaya geldiydik 
konuşmayı unuttuyduk hâl diliyle söylediydik.
Duâ okuduyduk yağmur dilediydik 
Kalbinizi kuşatmaya geldiydik. 

hoşgeldiniz. buyrun, işte kalbim. 
adımı unuttuğum zamanlarda Ruknettin'im. 
gövdesi ihlâl edilmiş bir yetimim. 
şu kapıdan buyurun, az ilerisi benim kalbim. 

benim kalbim bir ıslahevidir doktor.
yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde 
benim kalbim gövdesi ıslahevlerine çakılı bir 
kuştur 
uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde 
kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor 
tıkanır, ölür metropollerde 
ardından ağıtlar okunur. 

bir çiçeği uyandırmak için mi 
söner bu ateşgâhlar 
kaldırmak için mi yeraltını 
o derin uykusundan 
kurur bu göl 
ne var ne oluyor 
neden türkü söylüyor fesleğenler 
uzakta biri mi göründü 
biri incil okurken düşüp bayıldı mı 
bir rüya mı gördü yalnız keşişler 
yeni bir ilim mi keşfedildi 
ne oldu? 

adım Ruknettin, tanışıyor olmalıyız 
bir çay oçağında yahut bir merdiven başında 
sunmuş olmalıyım kalbimi size 
bakın! demiş olmalıyım henüz avladım o'nu 
iğvanın zehrini boşalttığı kuyularda. 
yalnız günah parlar zifiri karanlıkta 
ve kuyudan kuyuya bir yol yoktur 
bir avcı tüfeğini doğrulttuğunda 
ay gibi ışıdığında bir aşk 
bir mevsim yönünü şaşırdığında. 

hayret etmiş olmalsınız, kalbim 
hazerfen misali havalanınca. 

korkarım sevgili doktor bu mektuba kendimi 
üzerek başlayacağım 
çabuk büyüyen bir çocuk gibi, ceplerimin nerede olduğunu unutacağım önce 
ve mazi gizlenecek bir yer bulamayacak kendine. 

sonra bir menekşeyi teheccüde kaldırmayı 
unutacağım.
unutacağım hangi şehirde durursam yâr 
beni karşılar.
nerede ölürsem bahtıma idamlar çıkar 
gülümseyen bir arap olacak yüzümün size 
bakan tarafı,
terkedip gitmelerin ağırlaştırdığı bir güz 
olacak öte yarısı.

alnımın dokunduğu yerden savaşlar artacak 
ve bahar giysilerine bürünmüş gelirken kıyamet 
gönüllü mağlupları olacak hayatın doktor! 
yarından korkan adam, Ruknettin böyle söyler. 

siz doktor, yazabilir misiniz bir gülü yeniden 
alıştırabilir misiniz baharı çürüyen toprağa 
kabaran yağmuru yeraltına 
ve bir aşkı ayrılığa 
yakıştırabilir misiniz doktor 
kanatlarında hüzün ve manolya 
taşıyan kuşlarla konuşabilir 
ve trampetimi geri verebilirmisiniz bana?

Ah kalbin moğolları size verecek ne kaldı
Bir kitap olup yandı da o
Külünden zehir kaldı
Bir hayal olup uçtu da
Gökte melekler bağırdı
"Eve dön, eve dön!"

Döndüm ki; şehrin ağrıları üstüme kaldı
Bulvara uzanmış diskotek kızları
Süpermarketler, bankalar
Yani toplu insan mezarları
Üstüme kaldı.

Size ne denir ey kalbin istilacıları
Barbar denir, bir hayal yıkan denir.
Alın o'nu da götürün, bir kalbim kaldı. 

bir ilkokul atlasında gemilerim yandıydı 
cenevizden geliyordum, elimde mektuplarım vardı 
elimde ölü bir kızın sağır saçları vardı 
ben ki Ruknettindim kuşlardan bir ordum vardı 
bir mevisimin ortasında kalakaldıydım 

bakkaldan manavdan değil,
cenevizden geliyordum doktor 
o kızın saçlarından geliyordum 
yitirilmiş bir mahkemeden 
galiba kalbimden geliyordum. 

o ayaklarını değdirdiğin deniz ruknettin, 
yani yarın 
o ıssız ve derin ülkesi yavrukurtların 
içli kızların kederine ilişkin o hakikat 
gün gelir seni açıklarında boğar 
ve haykırır ardından terkedip geldikleri sulara 
hiç ağ vurmamış balıklar; 
eve dön! eve dön! 

dönersin aklında hüthüt kuşları kalır 
ardında sevmeyen ve sevilmeyen bir adam kalır 
ve Ruknettin, senin kalbinden, her akşam 
utangaç çocuklar yeryüzüne dağılır. 

güvercinler nasıl taşırsa ömrünü 
öyle taşırsın sır misali kalbini 
tabipler o yardan el çekerse 
aynalar sırrına agâh olur Ruknettin 

ne bir halvet olur sana bu dünya 
ne tutuşan gövdene bir gölge 
suskun balıkların dilini çözen rüya 
gün gelir sana mihrap olur Ruknettin. 

bir güle boyun eğdiren nedir 
o aşk değilse 
nedir kalbe çıkartılan 
tutuklama emri 
aşk değilse 
Ah, o sığınaklardan 
yitikleri toplayan 
ve düşlere vuran gemi 
nedir aşk değilse 

size kendimden bahsediyorum doktor 
'biraz yağmur kimseyi incitmez' 

iyi ruhların arasında dolaşan 
bir gölgeden söz ediyorum 
acıdan çatlamış kalbi 
soğuğa dayanıklı kılan bir bilgiden 
terkedilmiş şizofrenleri kendine çeken vadiden 
keşişlerin hüznünden 
ve bir aşk yüzünden 
ayları karıştıran kişinin 
tababeti ruhiyesinden 

size kendimden bahsediyorum doktor 
'ben kar yağarken ıslanmam' 

benim öbür adım rüzgar 
uğradığım orman 
değdiğim kalp uğuldar..


Kemal Sayar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder