31 Mayıs 2015 Pazar

Çıt

Son pazar.
Bir şiir var okudukça kalbimi kırıyor. 
O şiir ki resmen sindi üzerime.. Canım yazmak istemiyor anlatmak hiç. Veda ettiğini bile bile veda edemiyor çünkü insan. En azından ufak bi umut kırıntısı kalsın istiyor. Geri dönünce bulabileceği bir anı.. Yıkılıp gidecek, un gibi uçuşacak çünkü..

Kafam dağınık, kafam sarhoş. Aidiyet duygusu ki zihnimizde sadece. Ama diyorum belki bir küçük biblo gibi alıp saklayabilsem odamın kokusunu bir cam kavanozun içinde. Olmaz mı yani?
O kavanoz ki dünyanın diğer ucunda da olsam gözlerimi kapatınca beni buraya getirebilse. Burası işte. Burası dünyamın merkezi. Dengemi ararken kaybetmekten yorulduğum nokta.
O nokta ki ne kadar uzağındaysam o kadar yakın. Ve yaklaştıkça yitip giden.
Öyle bir gitmek ki yanında istemiyor kimseyi. Öyle bir kimse ki zaten hiç olmamış.
Bir avuç toprak bir avuç suyla fazla kök salmadan yaşayabilmeli insan.
Bir valiz bile fazla gelmeli giysilerine. Sonra okuduğu kitaplara acımamalı belki çok sevse de vazgeçebilmeli. 
Öyle bir vazgeçmek ki zaten hiç sahibi olmadığını bilerek. Peki ya kendini ne yapsın? 
İnsan kendinin sahibi olabilir mi? İnsan kendinin ancak uzağında yaşabilirken tümden mülkiyetsiz hissedebilir mi? 
Gider gitmez yapacağım ilk iş minik fidanlar ekmek olacak bahçeye. Gün be gün büyüdüklerini görmek için. Hatta sana bile resimlerini yollayabilirim sevgili okur; umudun çok yeşil bir soğan gibi en elverişsiz ortamda bile yeşerebildiğini beraberce görmek için..



şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi 
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu 
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde 
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin 
tütmesi gereken ocak nerde?
İsmet Özel