18 Ocak 2021 Pazartesi

Kardan adam

 Hani biz seninle, her kar yağdığında tüm Yeşilyurt’u baştan sona gezerdik ya; işte öyle Merve’cim. 


Ellerin ve burnun üşürken hani kalbin sımsıcak olurdu. Hani kar küresinde gibiyiiiz diye bağırsın gelirdi de sadece gülümsemekle yetinirdin ya tam da öyle.

Ayaklarında yün çoraplar ve başında kocaman bir bereyle soğuktan bembeyaz kesilirdin. Eve dönerken pastaneye uğramak ve taze çıkmış her şeyden almak isterdin. Çünkü buğulanan camın önünde çay içmek vardı ya; hatırladın değil mi? Evet öyle işte.

Merve’cim biz seninle kar yağdığı günler sevinçten uyuyamazdık ve karanlık caddedeki sokak lambalarının ışığında, karların toz gibi uçuşunu izlerdik uzun saatler boyunca.

Ve bazı geceler yağsın diye beklerken uyuyakalırdık. Sabah olduğunda üşüyen burnumuzla uyandıysak camdan bakmadan kar yağdığını anlardık. Bunları da unutmadın değil mi? 

Peki ya daha da küçükken, sıkıca giyinip balkonda kar topu oynayışlarımızı? Sokaklarda astronot gibi giydirilmiş o kırmızı tulumunla tüm o bembeyazlığın arasında çok şeker göründüğün o 1 yaşındaki resmini? Onu da hatırlıyorsun biliyorum.

Üstümüze pudra şekeri serpiyorlar gibi görünüyoruz deyişlerini, babanın sergisine giderken tüm paltonun bembeyaz oluşunu, sokak kedilerine verilen yemeklerin donmuş olduğunu gördüğünde çok üzülüşümüzü, köpeklerin üzerine battaniye örtmek isteyişlerimizi, araba kullanırken tekerleklerin kaymaması için dualar ede ede o gün eve vardığımızı ve daha nicelerini hiç unutmuyorsun öyle değil mi? 
Tüm o kar şarkılarını, kardan adam yapışlarımızı, bir de yanına geçip sarılarak poz verişlerimizi, ıslak eldivenleri, donan parmak uçlarını, üşümenin bir raddeden sonra hiç de şirin olmadığını ama yine de dayanamadığını hemen unutup sokağa geri koşmalarımızı...

Bugün Deniz’e baktıkça tüm hissettiklerini, yaptırmak isteyip de yanından geçemediklerini...

Ah be Merve’cim.