Alper Hasanoğlu
24 Şubat 2014 Pazartesi
Tam olarak
"Kant’a göre de sevgi bir duygu işidir, istenç işi değil. Yani zorunlu olduğumuz için kimseyi sevemeyiz. Ya da sevmek istemek de sevmeye yetmez. Bu anlamda sevgi hiçbir zaman bir ödev olamaz. İçimizden gelmiyorsa sevemeyiz. Bu durumda diyor Comte-Sponville, “Kutsal kitapların ‘Komşunu sev!’ buyruğu sevme ediminin doğasıyla çelişir.” "
10 Şubat 2014 Pazartesi
Bazen olur öyle
Bir aslanın bir zebrayı canlı canlı parçalamasını oturup izleyesim var. Kanım donsun mümkünse.
7 Şubat 2014 Cuma
Kocaman bir kuyruk
Derin bir okyanusun içinde ben; kocaman bir köpekbalığıyla karşı karşıya kalmış gibiyim.
Sanki kıpırtısız kalırsam kıpırdayabilecekmişim gibi. Sanki kıpırdayabilmemin tek yolu buymuş gibi.
Derin bir okyanusun içinde ben.
Sağır edici bir sessizlikte.
Sessizliği çok severim de; sessizlikte duyamam ki ben.
Köpekbalığı şaşırmış gibi. Canı hiç bir şey yemek istemiyor gibi. Canı tüm okyanusu yutmak istiyor gibi.
İki şaşkın; biz.
Suyun dibinde işte tam da böyleyiz.
Kaçıp gitsem gidebilecekmişim gibi.
Durup incelesem görebilecekmişim gibi.
Oysa o yüzmezse nefes alamaz ki.
Oysa ben hiç öyle sabırla falan yol alamam ki.
Bu yadırgamışlık içinde işte sarılmak istedim birden. Ama ellerim yetişmedi.
Bu yadırgamışlık içinde işte; birden; aniden. Kocaman bir dalga oluştu.
Küçücük ellerim, ben ve köpekbalığı.
Kocaman yüzgeci sırtında, köpekbalığı ve ben.
Öylece bakıyorum.
Görmeye değil; bakmaya bakmak.
Varmaya değil; gitmeye gitmek gibi.
Köpekbalığı ve ben.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)