25 Temmuz 2022 Pazartesi

Denize düşen, yılana sarılır

 Kolumu çok kötü kırdım. Üstelik sağ. 

 

“Dua gibi, büyü gibi, ezberledim hasretini

Yarim İstanbul; gel öpeyim gerdanından…”

18 Ocak 2021 Pazartesi

Kardan adam

 Hani biz seninle, her kar yağdığında tüm Yeşilyurt’u baştan sona gezerdik ya; işte öyle Merve’cim. 


Ellerin ve burnun üşürken hani kalbin sımsıcak olurdu. Hani kar küresinde gibiyiiiz diye bağırsın gelirdi de sadece gülümsemekle yetinirdin ya tam da öyle.

Ayaklarında yün çoraplar ve başında kocaman bir bereyle soğuktan bembeyaz kesilirdin. Eve dönerken pastaneye uğramak ve taze çıkmış her şeyden almak isterdin. Çünkü buğulanan camın önünde çay içmek vardı ya; hatırladın değil mi? Evet öyle işte.

Merve’cim biz seninle kar yağdığı günler sevinçten uyuyamazdık ve karanlık caddedeki sokak lambalarının ışığında, karların toz gibi uçuşunu izlerdik uzun saatler boyunca.

Ve bazı geceler yağsın diye beklerken uyuyakalırdık. Sabah olduğunda üşüyen burnumuzla uyandıysak camdan bakmadan kar yağdığını anlardık. Bunları da unutmadın değil mi? 

Peki ya daha da küçükken, sıkıca giyinip balkonda kar topu oynayışlarımızı? Sokaklarda astronot gibi giydirilmiş o kırmızı tulumunla tüm o bembeyazlığın arasında çok şeker göründüğün o 1 yaşındaki resmini? Onu da hatırlıyorsun biliyorum.

Üstümüze pudra şekeri serpiyorlar gibi görünüyoruz deyişlerini, babanın sergisine giderken tüm paltonun bembeyaz oluşunu, sokak kedilerine verilen yemeklerin donmuş olduğunu gördüğünde çok üzülüşümüzü, köpeklerin üzerine battaniye örtmek isteyişlerimizi, araba kullanırken tekerleklerin kaymaması için dualar ede ede o gün eve vardığımızı ve daha nicelerini hiç unutmuyorsun öyle değil mi? 
Tüm o kar şarkılarını, kardan adam yapışlarımızı, bir de yanına geçip sarılarak poz verişlerimizi, ıslak eldivenleri, donan parmak uçlarını, üşümenin bir raddeden sonra hiç de şirin olmadığını ama yine de dayanamadığını hemen unutup sokağa geri koşmalarımızı...

Bugün Deniz’e baktıkça tüm hissettiklerini, yaptırmak isteyip de yanından geçemediklerini...

Ah be Merve’cim. 

19 Temmuz 2018 Perşembe

5

Sevgili Merve, ben beş yaşındaki halin.. woody woodpecker; bu çizgi filmi ne çok severdik.. Kanlı canlı, gürültülü, eğlenceli, içinden geldiği gibi olmayı unuttuğunda Woody'yi hatırla.. Biz seninle dondurmayı da çok severiz.. Babaannem o gün misafirliğe giderken dondurma alacağı zaman ille de panda şapkalı olanından deyişimizi; istemeyi ve istediğinde ısrar etmeyi unuttuğunda hatırla.. İlkokul 1. sınıfta kapıda annenin seni almaya gelmesini beklemek istemeyip; eve gitmek için yola çıktığımızı ve korkusuzca mutlu evimize vardığımızı; merdiven çıkarken ışıklar söndüğünde kapıyı açan teyzeden yardım istediğimizi; kendi yolunu bulabileceğini ve bunu yaparken yardım alabileceğini unuttuğunda hatırla.. Bende olan her şeyin sende olduğunu; uzun süre kullanmasan da sende durduğunu; gerektiğinde tekrar kullanabileceğini unutma.. 

17 Temmuz 2018 Salı

Deniz

Hadi kapat gözlerini;
 kapat ve şimdi aç bi daha..
Nasıl kuşlar havalandı bak masmavi gökyüzüne, etraf nasıl yemyeşil, ağaçlar nasıl mutlulukla beslenmiş ve kocaman olmuş o gövdeleri neredeyse sizin apartmanı geçmiş; dikkatli bak. Daha hava güze dönmediyse de pencerenin pervazına düşen yapraklar var; sanki sevinçle size gelmişler dinlenmeye.. 
sen öğrenmedin mi daha önce içini de dışını da cennet yapmayı; gözlerini çıkartıp yeniden takmayı? Baktıklarının aslında başka gözle bambaşka göründüğünü... hadi bir daha dikkatli bak... kokladığın havanın kokusu bile değişmiş... deniz bugün başka kokuyor; gece sanki yağmur atıştırmış da ıslak kumların kokusu mis gibi yayılmış etrafa; yutkun; hava her zamanki gibi mutedil ve neşeli. Aynı pencereden aynı sokağa milyonuncu kez bakmanın sevinci var kalbinde.

 İnsan böyle anlarda birden durup farkediyor ne kadar şanslı olduğunu ya da şanslı hissetmek istediğini veya da şansın belki de bunların çok dışında uzaklarda bir yerlerde hiç bilmediğin bir coğrafyanın tanımadığın yüzlerinde görmeye çalıştığın bir nesne olduğunu.
 
Bugün hava deniz kokuyor.
Deniz; kalbimi ziyarete gelmiş. 
Tuzunu getirmiş sürmem için. 
Suyunu getirmiş silmem için. 

Kokusunu getirmiş; kendimi evde hissetmem için.

Deniz; kalbimin ılığı, yaramın kabuğu, pasımın cilası, çocukluğumun şefkat dolu arkadaşı... 

17 Aralık 2017 Pazar

İstanbul

Yapmak istediğim çok şey kaldı. Ve yine de yapamıyorum. Zira yaparsam biliyorum bu bir vedalaşma olacak. ki vedalar öyle yazıldığı kadar basit olamıyor işte ne yazık ki sevgili okur..  ama bugün bir bardak aldım kendime. Üzerinde kocaman İSTANBUL yazan bir bardak.. canım istanbul

27 Temmuz 2017 Perşembe

Geçmiş zaman olur ki

Bugün 18 aralık 2015.
Çok şükür ki bugün de hastaneye gidecek bir sebebimiz var. Ya olmasaydı?

İnsan sebebine sımsıkı bağlanıyor değil mi bazen? Çok şükür diyor, o burada.

Fakat sen ve ben, sevgili okur,
Sen ve ben şüphesiz ki hastane kelimesinden aynı şeyi anlamıyoruz. Anılarımız çünkü bambaşka. Hayatlarımız başka akmış. 

Acıdan üzüntüden ve hatta melankoliden depresyondan bahsediyorsun.
Oysa acıyla ilgili hiç bir şey bildiğin yok. 

Üzüntü ve kederi bir insan yüzünde okumadığın için, bunları başka şeylerde bile isteye araman bundan..

Ah sevgili okur, hayatı sevmek için bunca nedenin varken, karanlığa bakmanı anlamak istemiyorum bu yüzden, anlasam da anlamak istemiyorum.

Bugün evinde çocuğuyla ya da başka en sevdikleriyle oturup hayattan söylenip şikayet eden bütün insanların yerinde olmanın, olabilmenin aslında ne kadar aranan, ne kadar saklanası bir şey olduğunu anlatmaya çalışmak istemediğim gibi.

Yumuşamak ve anlamak için bunlar gerekliymiş,
Öyleyse eyvallah,
Vesselam.

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Koş

Durma Merve,
Durursan düşecekmişsin gibi oluyor;
Durma ve hatta mümkünse koş.

Durunca düşünecek, düşününce bulacak, bulunca kaçacak gibi oluyor insan.

Sen hep koş. 
Hayatın bağırtılarını duymamak için, başkalarının seslerini duymamak için;
Bazen de kalbini susturmak için;
Koş.