31 Mart 2016 Perşembe

Sarmal

Hayatımın en zor senesi bu değil şüphesiz,
Sadece biraz karışık. Hepsi bu.

Biliyor musun sevgili okur, aslında hayatı en çok bu zamanlarında seviyorum.
Düşmemek için sıkı sıkı tutunurken, bir yandan da milyon metre yükseklikten mutlulukla süzülür gibi kendimi bırakışımı..

İçimin kanat çırpışını, 
Ve kalbimin usul usul atışını.

Sanki yürüdüğüm yolu bilir gibiyim ve aslında hiç de gitmedim.

Büyüttüğüm o küçücük şeyler aslında hiç yok.
Sessizliği dinlediğim o ikindi vakitleri gözlerimi kapattığım da anlıyorum bunu. Sanki anılar minik minik hortumlar gibi etrafımda dönerken, bahar ılık ılık kokarken, alıştığım büyüdüğüm yere artık ait değilken,
Anlıyorum bunu..

Karşıma çıkan insanlar, gidenler, hep kalacak olanlar, evet herkes bir şey öğretiyor, iyi ki yapıyorlar bunu derken hoplayıp zıplıyorum yine, içimde şu büyümeyen çocuk, gücünü odasından alıyormuş olan minik bir kız, aslında herkes her şeysiz yapabiliyormuşu anlamaya çalışan ufaklık, ah merve, her şeyden eğlenecek bir şey yaratıyorsun..

Galiba en çok kendinle mutlusun çünkü.
Bi de kendine sarılabilsen, kokun nasıl tatlıymış bilebilsen..

Kendimize sarılabilsek gerçekten değil mi?
Ne güzel olurdu..

27 Mart 2016 Pazar

Ar

İnsan her şeyden önce bazı ilişkileri sürdürmeye utanır sevgili okur,
Ama bazı insanlarda o dahi yok.

Söyleyeceklerim bu kadar.

22 Mart 2016 Salı

Kalbimi dinle

İnsanların bu kadar kötü olabileceğine sevgili okur, artık alışmam gerekiyor bence. 
Aksi halde bu saflığım başıma bela olacak bak söylemiştin dersiniz.
Ben her seferinde nasıl böyle olabilir ki bi insan diyebiliyorsam
Ve o insan denilenler bu denli yoldan çıkmış olabiliyorsa demek ki ben bir yerlerde ya bi yanlış ya da bi eksik yapıyorum. 

En başta insana insan olduğu için güveniyorum ve ardından ben insanım ve kimsenin de gözünün yaşına bakmam bu yüzden diye bir çığlık duyuyorum.

Dünya yoz sevgili okur, dünya saçma.
Ve benim gibi çabalamak yerine al sen oyna, ben bu oyunu bırakırım o zamancılar için fazla girift.
Kadının en büyük düşmanı kadın derlerdi
Ve ben
İnanmazdım,
Yani başına gelmeyince, başına gelmez sanıyorsun ya
İşte hah tam da o.
 
Kalbinde hiç bir zaman büyümemiş bir kız çocuğu için bu tuhaf bizans oyunlarını anlamak zor, hatta olanaksız. Sadece tuhaf bir şekilde, izahı olmayan hatta tuhaftan da öte bir şekilde hissedebiliyorsun olan biteni. Bu nasıl oluyor ben de anlamıyorum ama inan hissedebiliyorsun. 
Belki tüm sesleri susturup kalbini duyarak oluyor bu belki de kalbini temiz tutarak, inan bilmiyorum. 
Sadece oluyor.

Çocuk kalbim düşünmek de hissetmek de istemiyor,
Sevgilimin omzuna yaslanıp güven içinde uyumak istiyor.
Hepsi bu. 

Sevgilim,
Benim canım. ❤️


20 Mart 2016 Pazar

Ben deme

İnsanları gerçekten tanımak için onları biraz şımartın. Egolarını okşayın.
Hemen dökülürler.

İnsan içindeki cehennemi kibrederek kusarmış çünkü.

Ben de böyleyim bazen. Kendimi görüp utanıyorum, biri biraz fazla sevsin, okşasın nefsimi, hemen şımarıyorum.  

Ben yazdım, ben çizdim, ben pişirdim, ben ben benn derken buluyorum kendimi, ardından benim'ler geliyor ki işte asıl acınası halim..


'Ben deme ey nefsim
Benlik çukuruna düşüp
Dünya göçünün içinde eriyip gidersin..

Nefs dediğin güvenilmez bir hilekardır.

Ben deme, yunusum, ben deme,
Benliğidir insanın başına bela olan,
Dipsiz bir kör kuyudur benliği insanın içinde.. 

Kiminin mevki, kiminin evlat..
Şeytan insanı en çok istedikleriyle çağırır.'

Tapduk Emre



15 Mart 2016 Salı

İrin

Zor zamanlardan geçiyoruz. 
Ona buna kızmamız hep bu yüzden.

Trafikte kornaya basmadan ilerleyememiz, kocamıza anlamıyorsun deyişimiz, hocaya takışımız, çocuğa tahammülsüzlüğümüz, kasiyere işini öğretişimiz, asansördeki kadına içimizden saydırmamız.. 

Hepsi hepsi bu yüzden..
Yarınımızın belli olmadığı zor zamanlar..

Öyle zor ki konserve kutusunda kapalı kalmışız gibi,
Öyle zor ki bi kapalı konserve kutusuna girebilsek ve güvende kalabilecekmişiz gibi..

Yanımdaki adam mı patlatıcak kendini yoksa şurda etrafa bakınan kadın mı? Belki de şu çalıntı gibi duran eski araba?

Korkuyorum.
Göçmen olarak hayat sürdürmek zorunda kalmaktan, bi patlamanın tam da orta yerinde kalmaktan, yakınlarımı kaybetmekten..

Sürekli acaba yine kötü ne oldu diye kötü haber beklemekten..

Yoruldum. 
Yarının bilinmezliği.
Ümitsizliği..

Ah bu içimizdeki iyileşemeyen yara..
Çocukken gördüğümüz o manşetlerdeki ölü bebek resimleri..
Büyürken izlediğimiz anne feryatları, sessiz akan baba gözyaşları..
Ve rutin şekilde akan bu kan..

Allahım dursun artık ne olur! 
Temzilensin bu iltihap!
Her yanımız cerehat olmuş ve her yanımız patlamamış irin.
Nasıl dayanılır ki bunca acıya..
Bunca bilinmezliğe, bunca bugün de ölmedim çok şükür'e, bunca korku dolu çocuk gözlerine..
Nasıl?

13 Mart 2016 Pazar

O nokta

Bir keresinde bi kadınla tanıştım. Çok güzel bir o kadar da şeker bu kadını eşinin aldattığını öğrendim. İlginçtir ki konu konuşulduğu anlarda ne yapıyorsa yapsın bilmek istemiyorum gibi bir havaya bürünüyordu. 

Sanki görünmez pamuklar vardı da bu kadın bu pamukları gözler önünde kulağına tıkıyordu. 

Kulaklarını kapatırken gözlerinin ışıltısının kayan yıldızlar gibi söndüğünü farkettim. İnsan böyle bir anda içinden keşke diyor, keşke bu yıldızları gökyüzünde tutabilmenin bir yolu olsaydı şu anda. 

Ama yok. 

Sonradan anladım ki kadın aslında yıldızlar kayana kadar derdini anlatmayı denemiş. Denemiş ama onu kimsecikler duymamış. 

Bir insan sesi duyulmadığında susmayı öğrenirmiş sevgili okur, bu kadın da susmayı öğrenmiş. 

Ama susmak kolay mı?
Hiç değil,
insanın kalbi sert bir çekiçle kırılırken, dili nasıl sussun? 

İşte bunun çözümü de o yana doğru bakmamakmış. Çünkü insan bakmayınca görmezmiş ve görmeyince katlanılırmış. 

Böyle böyle katlanırken uzay boşluğu,  zamanla bazı yıldızlar sönmeye başlarmış. 

Bu kadına da böyle olmuş işte. 
Kadın 
susmuş.


İnsanları o susacakları noktaya getirmeyin derim. O noktaya kolay gelinmiyor. Ve eminim bir kere o noktaya gelinince de artık geri dönüşü olmuyor..

İnsanın kalbi bir kere 'ne yaparsa yapsın' noktasına ulaşırsa, o kişi artık ne yaparsa yapabiliyor 

ve
en kötüsü de sevgi,
üzerinde söndürülmüş derin izmarit izleriyle birlikte  öldüğü yerden dünyaya bakıyor.