15 Mart 2016 Salı

İrin

Zor zamanlardan geçiyoruz. 
Ona buna kızmamız hep bu yüzden.

Trafikte kornaya basmadan ilerleyememiz, kocamıza anlamıyorsun deyişimiz, hocaya takışımız, çocuğa tahammülsüzlüğümüz, kasiyere işini öğretişimiz, asansördeki kadına içimizden saydırmamız.. 

Hepsi hepsi bu yüzden..
Yarınımızın belli olmadığı zor zamanlar..

Öyle zor ki konserve kutusunda kapalı kalmışız gibi,
Öyle zor ki bi kapalı konserve kutusuna girebilsek ve güvende kalabilecekmişiz gibi..

Yanımdaki adam mı patlatıcak kendini yoksa şurda etrafa bakınan kadın mı? Belki de şu çalıntı gibi duran eski araba?

Korkuyorum.
Göçmen olarak hayat sürdürmek zorunda kalmaktan, bi patlamanın tam da orta yerinde kalmaktan, yakınlarımı kaybetmekten..

Sürekli acaba yine kötü ne oldu diye kötü haber beklemekten..

Yoruldum. 
Yarının bilinmezliği.
Ümitsizliği..

Ah bu içimizdeki iyileşemeyen yara..
Çocukken gördüğümüz o manşetlerdeki ölü bebek resimleri..
Büyürken izlediğimiz anne feryatları, sessiz akan baba gözyaşları..
Ve rutin şekilde akan bu kan..

Allahım dursun artık ne olur! 
Temzilensin bu iltihap!
Her yanımız cerehat olmuş ve her yanımız patlamamış irin.
Nasıl dayanılır ki bunca acıya..
Bunca bilinmezliğe, bunca bugün de ölmedim çok şükür'e, bunca korku dolu çocuk gözlerine..
Nasıl?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder