20 Mayıs 2016 Cuma

Miskinlikte buldular


Miskinlikte buldular, 
Kimde erlik var ise. 
Merdivenden ittiler, 
Yüksekten bakar ise.

Gönül yüksekte gezer, 
Daima yoldan azar, 
Dış yüzüne o sızar, 
İçinde ne var ise. 

Ak sakallı pir hoca,
Hiç bilmez ki hal nice? 
Emek vermesin hacca, 
Bir gönül yıkar ise.

Sağır işitmez sözü, 
Gece sanar gündüzü. 
Kördür münkirin gözü, 
Âlem münevver ise 

Gönül Calabın tahtı, 
Calap gönüle baktı. 
İki cihan bedbahtı, 
Kim gönül yıkar ise.

Az söz erin yüküdür,
Çok söz hayvan yüküdür.
Biline bu söz yeter,
Sende gevher var ise.

Sen sana ne sanırsan, 
Ayrugada onu san. 
Dört kitabın manası, 
Budur eğer var ise. 

Bildik gelenler geçmiş, 
Konanlar geri göçmüş. 
Aşk şarabından içmiş, 
Kim mana duyar ise. 

Yunus yoldan azmasın, 
Yüksek yerde durmasın. 
Sinle sırat görmesin, 
Sevdiği didar ise. 

Yunus Emre

Aşk

Hayatım boyunca aşkın yakıcı zehirleyen acı bi duygu olduğunu düşündüm.
Sanki insan aşık olunca bir tuhaf hastalığın pençesine düşüyordu ve bu tuhaf hastalık kendi zamanını doldurmadıkça da çıkmıyordu vücuttan.
O geçene kadar tek yapılması gereken öylece beklemekti geçmesini. Zira insan çırpındıkça batıyor, debelendikçe de zedelenebiliyordu.

Üstelik kendi bile olamıyordu. Kendi olsa yapmayacağı şeyleri yaptığına göre; bu, insanın kendini kendinden de alan bi hastalıktı.

Yaşla mı ilgisi vardı? Yoksa bağışıklığın düşük olduğu bi ana mı denk gelmesi yetiyordu? Bilemiyorum.
Ama aşkın rahatsız edicilikle çok ilgisi vardı.
Üstelik gerçek olmayışı aşka inanmayışımı da içinde barındırıyordu. Sevgi ne kadar gerçekse; aşk o kadar yalandı.
Benim için aşk, aşkın kelime anlamına yüklediğimiz o kıymetten çok uzak. Ve işte hatta bir o kadar da ters.

Evet tutku, evet kalbin deli gibi atması, evet karşımızdakine yüklediğimiz o binlerce anlam ve evet dokunursam yanıcam hissi.. Tüm bu yanılsamalar, birer yanılsama olarak gerçek.
Aslındaysa hepsi sadece birer hastalık belirtisinden ibaret.

Bizim anladığımız anlamda tek bir gerçek aşk var aslında.

Bu da öylesine yoğun öylesine deli bir şey ki; insan önce kendinde bu yüksek enerjiyle ne yapacağını bilemiyor ve bunu hemen bir ötekine atfetmek istiyor. 'Nesneleştirmek' kalpten gelen bir ihtiyaca dönüşüyor. 
Karşılıksız ve karşılık gelse bile o enerji seviyesine erişemeyecek bir karşılık ancak. 

İnsan bununla başa çıkamıyor. 

Öyle bir an geliyor ki gözü hiç bir şey görmüyor, 
sadece o,
aşk.

Aşkın kendisine duyulan o his, aşık olunandan da yoğun. Bu devrede ise aşık olunanı değerli sanırken aslında değer yine aşkın kendisine olan çekilişimizden kaynaklanıyor. 

O kalbimizin eriyişi, 
sanki kavuşsak bu kadar sevemeyiz; 
çünkü gerçekten sevemeyiz, çünkü kavuşursak aşk olmaz. 
Çünkü nesneleştirdiğimiz o kavuşamayışımız aslında, 

İşte bu nedenledir ki kavuşamayacağımıza bildiğimize aşık oluruz. 

Aşık olunan önemsiz, aşık olunan zengin, fakir, genç, yaşlı, evli, bekar, güzel, çirkin hatta belki karakteri normalde asla sevmeyeceğimiz bir şekilde şekillenmiş.. Olsun..  Aşık olunan ne olursa olsun gözümüzde yüceleşir, devleşir, kocaman bir balon gibi şiştikçe şişer..

Bu denli aşk içindeyken kavuşanlar; kavuştuklarında en çok aşkın bitmesine üzülür. Bu kaçınılmaz gerçeklikle başetmek zor çünkü aşık olunan bulutların üstünden yer yüzüne indiğinde, onun da kendimiz gibi bir 'insan' olduğunu gördüğümüzde; kalplerimiz bunu kabullenmek istemez. 

O heyecan dolu bekleyiş bitmiştir artık; sevgiye de dönüşememişse aradaki bağ, nefret dahil tüm duygular silinir. 

Aşk bu muydu gerçekten?
Bu muydu yani?

Ama onca zaman onca plan onca mesai.. Ne oldu?

Allah'tan insana gelen cezbenin çarpıtılmış halidir aşk. 
Bu yüksek enerjideki yoğun cezbeyi bir öteki'ne aktarmaya çalışan insan, tıpkı sirkteki o tuhaf aynalara bakan bi insanın gördükleri gibi gerçeklikten uzaktır. 

Gerçek aşk yalnızca 'ona'dır. İnsan bunu diğer insana akıtmaya çalıştıkça görüntü bulanıklaşır, kayar, uzar ya da genişler. Sonuç olarak da kendinden de uzaklaşır. Bir deli hastalığa kapılmış gibi yapmayacağı şeyleri yapar ya da yapabileceklerini yapmaz. Yakıcı aşkla yanar durur.

Yanmadığımdan değil,
Yakmadığımdan hiç değil,
Yanmak istemiyorum diye sızlandığım da oldu
Ama en sonunda anladım ki tüm kalbimde "sen" varsın.
Tek aşk, sadece sensin.
Her şey aşktan yaratıldı,
Aşk'ı bulalım diye..

Vesselam..

"Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinirim,
Aşkın ile avunurum,
Bana seni gerek seni..

..

Sofilere sohbet gerek,
Ahilere ahret gerek,
Mecnunlara Leyla gerek,
Bana seni gerek seni.."

Yunus Emre