28 Eylül 2014 Pazar

Mutluluk

Babam gazetesini okurken; salondan yükselen caz şarkıları, kahvemi odama götürürken peşimde bir iz gibi bıraktığım duman, yan odadaki tuvallerden gelen net yağlı boya kokusu, kömbi'min tükenmeyen kazı çalışmaları, bunları yazarken masada kapağı aralık kalmış fransızca grammaire! kitabının doldurulmayı bekleyen taze boşlukları, bir yığın halinde okunacak diğer kitaplar, üstelik temize geçirilmesi gereken reçeteler; kesilmemiş bir akide şekeri kıvamında annemin dingin ve huzurlu gülümseyişine karışıyor.

Ve
dışardaki koyu fırtına, bu klasik pazarımı çok daha çok şeker bir hale getiriyor. 
Çünkü hava açık lacivert.
Çünkü fırtınayı çok severim.
Çünkü rüzgarın uğultusu ve yağmurun cama tıp tıpı işte.

Çünkü tüm bu kanıksanmış, bu sıradan anlar bana tümden bir mutluluk halini yansıtıyor.

Ya da şöyle söyliyim, 
hayattaki mutluluğum sade ve sıradan anılarımı oluşturan bu sakin, sade anlarda saklı.

Bulmaca çözerken izlemek birini ya da sessizce kitap okurken kafamı çevirdiğimde kanepede uzanışını görmek. Sonra sarıp sarmalama hissiyle kalkıp üstüne yumuşacık bir battaniye örtmek. Örterken öpmek ve belki bi kedi gibi hissettirmeden yanına kıvrılmak.

Mutluluk.

İşte hepsi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder