25 Ağustos 2014 Pazartesi

Yatılı


Annem de babam da eğitim hayatlarının belli kısımlarını yatılı okuyarak geçirmişler. 

Babam zorla, annemse istekle.

Yatılı okumak.. Akşam ders bitsin de eve gidip en sevdiğim çizgifilmi izleyeyim dememeyi, diyememeyi düşündürüyor bana. 

Böyle yalnız, sanki hep hüzünlü..

Neden burada yatıyorum ki bir odam yok mu benim!? Demekten beter.

Okulun camlarından dışarı bakan minik bir çocuğu düşünüyorum. Onu alıp evine götürmek geçiyor aklımdan. Belki gözleri yaşlı, hemen silmek istiyorum. Dayanamam sarılırım zaten. Bana sarılıp ağlasın, ağlasın ve yatışsın hemen ardından.

Pamuk şeker sever misin sevgili boncuk göz? 

Annem de babam da bu yüzden mi ağlamıyorlar hiç acaba diye düşünüyorum? Duygularını gizlemeyi öğrenmiş olabilirler mi o yıllarında? Eli de yansa nazlanmayan bir annem var mesela.. Öğretmenlere nazlanamıyor musun? Muydun?

Ailesinden ayrı kalmak minik bir çocuk için kolay olmamalı.. Olamaz yaa nasıl olsunn!?? Ve bu durumun eğitim hayatına da çok olumlu katkıları olamaz gibi.. Hele de kardeşlerin varsa ve onların evde olduğunu biliyorsan.. Gerçi dayılarım yatılı okumuş ama amcalarım değil. 

Ama bunları sorduğumda verilen cevaplar kafamda yarattıklarım gibi gelmiyor, beklentilerime hiç uymuyor. Kimse şikayet etmiyor. Yemek falan da seçmiyor. Hatta yüzlerde minik tebessüm. Kanıksanmış bir yara izi gibi. Hani bi anının acısını hatırlarken gülümsersin.. Arkadaşlara, paylaşımlara, çoğunlukla hareket etmelere getiriliyor konu ve daha da uzamıyor. 

Bana kalırsa bu, o çocukların alışmak zorunda hissetmiş oldukları, alışma duygusuyla boğuştukları ve sonrasında da kabullendikleri bir durum. 

Ne durum ama!? 

Her yönüyle sapsarı ve sulu. Parlak bir limon kadar da ekşi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder