27 Haziran 2014 Cuma

Şu Esneklik Meselesi

Hayatta esnek olmak lazım.

Bu sözümü çok yakınlarım iyi bilir. Son saniyede değişen fikirlerimi, son dakikada yetişmelerimi, son anda vazgeçmelerimi, ardından vazgeçişimden de vazgeçişlerimi, katı planlarından hoşlanmadığımı.. Falan filan..

Hayatla bir oyun hamuruymuş gibi oynadığımı, oynayabilenleri takdir ettiğimi, bir çocuk gibi hayatın döngüsüne kapılmalara izin verdiğimi görürler. Onu sıkıştırıp patlatmaktansa, ılık bir nefes gibi uçuşmasından yana olduğumu..

Sertin kırılışının, yumuşağınsa eğilebilir oluşunun.. Benim için ne kadar çok şey ifade ettiğini iyi bilirler. 

Fakat,

bazı yakınlarım da var ki bu sözümü, bu tavrımı, 'beni', ben oluşumu, bana karşı aptal bir silah gibi doğrultmaya çalışıyor. Esneklikmiş, iyi niyetmiş.. Öyle miymiş?

Ki beni gerçekten bilir; üstüme gelindiğinde tamamen kaçtığımı, yok olduğumu, 

iyi bilir.

Yakınım dediğime de bakmayın, biz tek çocuklar için çok yakınım yoktur, kardeşim gibi vardır. Kardeş nedir? Her neyse.

Düşünüyorum diyorum ki tüm bu tavrı çok özlediğinden, yani bence böyle. Çok sevdiğinden kızım diyorum kendime. Kendini mi sevmiyor şu sıra? Seni çok sever çünkü iyi biliyorum diyorum. 

Kardeş buna denirdi. Lakin kanından olana da küsebilirdi ve ben işte o eleştirdiği esnekliğimden ötürü her fikrini kabul ederdim. Onu böyle kabul ederdim. 

Zaten hayatımdaki insanları ya oldukları haliyle severim seviyorsam, sevmiyorsam da hiç sevmem. Kıvırmaya gerek yok. 

Sevmediğimi, 

sevemem.

Lakin şöyle önemli bir sorun var. Bir detay. Şu üslup meselesi. 

Benim aklım almıyor, bir insan çok sevdiği ya da hiç farketmez, nefret ettiği birini nasıl kendince kötü bulduğu özellikleriyle yaralamaya çalışır? Bir insan, diyorum ya insan, başka bir insanı niye yaralamaya çalışır? Kırdığın aynadaki yüze bir baksan, kırdığın yüz aslında kendi suratın.

Ve evet bu da o meşhur 'Mevlana'nın sözü. Mevlana. Anlıyorsun değil mi?

Bir çeşit savaş taktiği mi bu?

Savaşta mıyız gerçekten? Savaşıyor muyuz senin kafanın içinde?

Kimin için ne düşünüyorsak biliyorum ki, hepsi, tamamı her kelimesiyle doğru. Çünkü kişi kendinden bilir karşısındakini. 

Ve birbirimiz için hissettiğimiz şeyler işte.. Kendi içimizden doğuyor. Senin özünden besleniyor baksana. Yediğin yemekle beraber kan olmuş akıyor içinde. Kanını bana sıçrattığında gördüğümse rengin koyuluğu. 

Anlatabiliyor muyum? İnan artık anlaşılmak istediğimden o kadar da emin değilim aslında.

Aynı dostluğun sıvısında yüzüyorsak ve birisi diğer taraf için içten içe kin besleyebiliyorsa.. Kin besleyemeyen taraf için durum yalnızca hayal kırıklığı.

Hayal. Kırıklığı.

Şu halde, eyvallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder