19 Ekim 2014 Pazar

Hey kaptan

Değişen fikirlerim ve istemekten vazgeçtiğim onca şeyin arasında, hiç vazgeçemediğim tek bir şey var ki o da ülkemin tüm illerini teker teker gezmek isteyişim.
Hepsini, ayırtetmeksizin.. Böyle çok sıcaklarını, en soğuklarını, kupkuraklarını hepsini. Lezzetli lezzetsiz tüm yemeklerini deneyerek. Yokuşlu, yokuşsuz tüm yollarında yürüyerek. Tanıdık tanımadık tüm kapılarını çalarak. Kucağımda her zamanki gibi fotoğraf makinem; ki kendisi bi savaş muhabirininki kadar darbe almıştır ne yazık ki benim gibi umarsız bi ablası olduğu için. 
Ardından da yabancı ülkelere dair kimsenin gitmek istemediği, üstelik ne kadar çok gitmek istediğimi söylediğimde de kısa bi şaşkınlık yaşadıkları bir kaç bölgem var. 

İçimdeki yeni yerler keşfetmeye, yeni şeyler öğrenmeye ve yeni olan her şeyi deneyip illa kendi fikrime sahip olmaya dair bu hisle sonum ne olacak inanın ben de çok merak ediyorum. 
Ama elimde değil. 

Belki de şehirlerarası otobüs şoförü falan olmalıydım bu kafayla. Ardından da açık deniz kaptanı! Kocaman bi göbeğim olurdu belki ve dudağımın kenarına yapışmış bi gülümseme. Yanımda da bıdır bıdır hiç susmadan konuşmamı dinleyebilecek sabırlı bi muavin! Uzun süre, uzun süre boyunca konuşmazsam zehirlenirim çünkü. 

Hiç görmediğim tüm o şehirleri, o sıcakkanlı insanları, o yarım dolmuş bardaklı kasaba kahvelerini, içeriği aynı olsa da ismi dilden dile şehirden şehire değişmiş o yemekleri, o ilmekleri, örtüleri, tüm töreleri ve adetleri, yollarda okunan o koruyucu duaları, sonra haritaları o navigasyondaki kadının yorulmayan sesini, cama yapışan tüm o şeyleri..

Benim sevdiğim gibi sev, ben yanındaymışım gibi kucakla sevgili okur. Çünkü aslında şu anda orada olamasam da, olduğum ve olacak olduğum halimle tam da yanındayım senin. 

"Hayatımızın bir haritası varsa şayet, yollarda değil, yol ayrımlarında çizilmekte, iki şey arasında tercih yaptığımız o kısa, kısacık anlarda."
Elif Şafak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder