14 Ağustos 2013 Çarşamba

Sev, çok sev

Kimsenin eli ayağı gibi sanki organik bir parçası gibi olmak isteyemedim bugüne kadar. İnsanlar bensiz olamaz olamasınlar istiyorum. Bu tür bir bağımlılık hali beni ürkütüyor nedense. Hem de bensiz olamasınlar istiyorum. Öyle tutuklu gibi bir bağlımlılıkla değil de uçabilecekleri sade sakin bir bağlılıkla.

Bağımsız bir bağlılıktan bahsediyorum; ipeksi kanatları var onun.

Bazı zamanlarda gidebildiğimi görmek, kendimi güvende hissettiriyor nedensizce. 

En iyi olduğum en sevdiğim en çok başardığım anlarda hep, bırakabildiğimi görmeliydim. Gördüm de. Yarıda kalsın diye değil, bıkıp usandığımdan da değil.. Sadece görebilmek için kendimi. Cesaretimi mi deniyorum? 

Bağımsızlık bir deli tuhaf his işte. Bağımsızlığa bağımlılık gibi işte. Bağımlılık kelimesini bile sevmemek gibi işte.. Bağımlılık, ba-ğım-lı-lık. Tam dört hece. Bağım bağım bağımlı olmak.

Olmasak?

Oysa bağlılık öyle değil ki? Değil. Kesinlikle değil hem de.

Orada biri var mı? Sesimi duyan var mı? Yok mu?
Kimsenin hayat demirbaşı olmak istemezken kimseyle bir bütün olmak istemezken ve kimseyi yormak istemezken söylemek istediğim tek bir şey var: Yapışma ama yanımda kal. Yanımda kal ama yapışma yalvarırım. Derilerimden yüzülmek ihtiyacını hissettirme. Ama öyle uzağımda da kalma mutfakta unutulan çay gibi.. Çok sev işte. Severken öp, öperken ısır. Ama kusma işte.

Herkes kalır. Herkes gider. 

Bu gidişlerde ve üzüldüğüm her ne varsa.. Benim acıyla başetme yöntemim yok saymaktan geçiyor. Kendini yok saydırmak zorunda bırakma.
Çünkü çok kızdıysam, hele ki kırıldıysam aylarca kopup yokoluyorum o kişinin/kişilerin hayatından.. Ya da tamamen çıkıyorum oyundan. Game over diye bir yazı çıkıyor. 

Sanki o anı dondurmazsam her şey yanacak. Yanıp külünden bile eser kalmayacak.

Biliyorum bu huyum karşımdakileri zorluyor; hatta zaman zaman küstürüyor. Ama küssünler ki.. 

Buna alışamasalar da, alanımı açsalar da, kendimle başbaşa kalmama izin verseler de, gittiğimde seslerini dahi duymak istemediğimi bilip üzülseler de, fikirlerimin sabahtan öğlene bin kere değişeceğini bilseler de, beni ben yapana saygı duyup susuyorlar. Ne yapalım ben böyleyim işte.

Ve bu aslında hep "çok sevdiğimden". Yani Sıla'nın şu meşhur şarkısının tam aksine zor sevdiğimden değil; çok sevdiğimden; böyleyim. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder