2 Eylül 2016 Cuma

Sarsılırken

Sanırım en kötüsü artık umrunuzda olmayan "o an" oluyor.
Ya da en iyisi mi demeliyim? Bilemiyorum..
Bir şeylerden hatta belki kendi düşündüklerinizden yani kendinizden dahi vazgeçtiğiniz o an.

Hani böyle bazen çok zorladığınız, sıkıştırdığınız, ille de öyle olsun dediğiniz ve ardından tüm yorgunluğunuzla kendinizi kanepeye attığınız o an gibi bir bırakışla ipin ucunu bıraktığınız o an..

Bırakın tabi yaa..
Gülümseyin hemen ardından.. 
Şimdiye kadar bir yere çıkmadıysa o yol; dönün işte en bi keyifle.. Çıkmazı zorlamayın.. Çıkarına yürüyün.. Sağlıkla koşun, mutlulukla uçun, kalpler dökülsün bastığınız yerlere, tertemiz enerjiler taşsın bedeninizden..

Siz,
Sizi bulun. Onu duyun, dinleyin, yatırın dizlerinize de bir güzel ninni söyleyin, saçlarını okşarken gözlerine bakın, bakın ki söyleyemediği şeyler kaldıysa onlar da dökülsün gözlerinden..

Çünkü inanın kimse ama hiç kimse sizden değerli değil..

Ne o gece gündüz uğraştığınız proje, ne çözülsün diye çabaladığınız ama bir türlü çözülmeyen sorunlar ne o ne bu ne şu.. 

Bugüne kadar açılmadıysa bırakın tıkalı kalsın o lavabo.. Belki de düzelmek istemiyordur.. Ama işte o istemiyor diye siz niye kalacaksınız ki orada?

Hadi kalkın şimdi, toparlanın da gidelim. Yıpranmaktan vazgeçip yolumuza gidelim.. 
Gidelim ki gerçekten olmamız gereken yerlere geç kalmayalım..

Kalmayalım artık..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder